Şiir

Sofuyum Halk İçinde

Sofuyum Halk İçinde

Sofuyum Halk İçinde Şiiri

Sofuyum halk içinde,
Tesbih elimden gitmez.
Dilim marifet söyler,
Gönlüm hiç kabul etmez.

Boynumda icazetim,
Riya ile taatim.
Edişem ayrık yerde,
Gözüm yolum gözetmez.

Hoş dervişem sabrım yok,
Dilimde ezkarım çok.
Kulağımdan gireni,
Hergiz içim işitmez.

Görenler elim öper,
Tac ü hırkama bakar.
Şöyle sanırlar beni,
Zerrece günah etmez.

Dışımda ibadetim,
Sohbetim hoş taatim.
İç pazara gelince,
Bin yıllık ayyar etmez.

Dışım derviş, içim boş,
Dilim tatlı, sözüm hoş.
İlla ben ettiğimi,
Dinin değişen etmez.

Görenler sofu sanır,
Selam verir utanır
Anca iş koparaydım,
El erüben güç yetmez.

Söylersem marifeti,
Saluslanırım kati.
Miskinliğe dönmeğe,
Gönlümden kibir gitmez.

Yunus, eksikliğini,
Çalabına arzeyle.
Onun keremi çoktur,
Sen ettiğin o etmez.

Yunus Emre (k.s)


Lügat:

marifet: Allah ve O’nun sıfatları, fiilleri, isimleri ve tecellileri hakkında mânevî tecrübeyle doğrudan elde edilen bilgi anlamında bir tasavvuf terimi.
icazet: izin, müsaade, şehadetname, diploma. “olur” demek, destur vermek. ilmî ehliyet, reva görmek. yetki belgesi.
riya: ikiyüzlülük.
taat: ibadet etmek. meşrû emir ve isteklere uyma. baş eğmek, emredileni yerine getirmek, söz dinlemek.
ayrık: birbirinden ayrı, aralıklı, mesâfeli, ayrılmış, ikiye bölünmüş, başka, diğer, ayrı tutulan, başkalarına benzemeyen, ayrıcalı, müstesna, düzgün ve uygun olmayan, çarpık.
ezkâr: zikirler, Allah’ı anmalar.
hergiz: asla, katiyyen; hiçbir suretle.
zerre: çok ufacık parçacık.
ayyar: çok gezip dolaşan, zeki, kurnaz, gözü pek ve atılgan kimse.
sofu: dine sıkı sıkıya bağlı, dinin buyruklarına ve yasaklarına tümüyle uyan (kimse).
miskin: çok uyuşuk olan; hiç veya yeteri kadar malı olmayan kimse, zelil, zayıf. Tasavvuf. Kulun, gerçek zenginin Cenâb-ı Hak olduğunu ve kendisinin O’na karşı mutlak bir ihtiyaç içinde bulunduğunu bilmesi durumu.
Çalab: Yaratan, Hak, Rab.


Sofuyum Halk İçinde Şiiri
Yunus Emre Şiirleri
Yunus Emre Divânı

Yorum Yaz